15 Şubat 2016 Pazartesi

ıƨɒnyA niniqɿoᖷ


,ʞɒᖷ ʞɒᖷ ʞüyüd ɒnɒƨ mɒlɘƧ
.qɒɔniƨ ɒɔıƨɒloɿʜɒʞ
 ? ʞɒv ʞɒv ɿid niƨim ɿɘƚƨİ
.ɘɔiƨniƨ ımıɿɒlɿɒvub ɿıƨı ,ɒmıqɒʞ ɿuv ɘƨyɘlyÖ

14 Şubat 2016 Pazar

7

Oturuyorum korkuluklarla dolu mahallede.
ilerde bir adam huzur eskitiyor.
Damlar bıyıklarından kenarları sararmış bir tarih.
anlatır bilinen bir bilmeceyi.

Onun yanında bir sakat, zamanı tül gibi inceltip, 
izliyor olanları, içlerinden biri benimdir belki de.
Bir dilencinin kesilmiş soluğu,
 dualar yel olmuş esiyor cüzdanlara uğramadan.

Bir de kirli bir kedi vardır ki dolaşır korkuluklarla dolu mahallede,
fedakarlık sanatçıları da gelir şimdi resimlerini çerçeveletmeye.
Düğümlenir eli bir çiftin, aksar adımları.

Dilimde çogalır sarkisi 7 de dolaşanlar ne de mutlu. Neşesi sıçrar kaldırımlara korkarım basmaktan kırmızı yanaklı taşlara.

Sarılanlari görürüm tatlı bir telasla, etlerini koparırlar biraz daha mutluluk biraz daha. Bahçıvan ağaçları neden yamuk kesmiş tartışırlar bunu. 

Geridönüşümsüz Köşe

Köşede bir adama gerilmiş bir kadın, beklemekte tanıdık bir çelişkiyi. Bir adam görmesin, görmesin alınır üstüne her ıslığı.

Raylarda ezilir sözcükler, yetişemez kadına.
Duraksar, söyleyemez belki de o kadın verilmiş bir ödevdi.
Duraksar söyleyemez o kadın belki de öfkeli bir emirdi.
Duraksar söyleyemez o kadın belki de inanacağı dindi.

Koşamazsın hızlı esaretten, geçemezsin pudra bahçenin çitlerini. 
Sevgili dostum bu kazanabileceğin bir savaş değil. 

Bir adam duymasın, duymasın inkar eder huzurbozan her gerçeği.
Köşede bir adama gerilmiş bir kadın, beklemekte tanıdık bir çelişkiyi.

Bir adam gitmesin, gitmesin, 
Belki de o kadın kucağına yatmış bir tekinsizlikti.
Belki de o kadın gülümseyen bir güvensizlikti.
O kadın belki de sahiplenilmiş bir belirsizlikti. 
Bir adam üzülmesin, üzülmesin o kadın belki de...

Tutarsız Ev

Aceleyle işaretlenmiş her kapı. Bir adam gelecek, bir adam gelecek.
Alınca kokusunu pişmanlığın, başlar demeye ben değilim, ben değilim.
Tutarsız ev beklediği gibi değil. ne de saçma?
Yakasını sıkmaya başlayınca temiz çarşaflar, başlar demeye ben değilim, ben değilim.
Tutarsız ev beklediği gibi değilmiş, ne de saçma?

Gözyaşı Okulu

Bir adam ağlamayı bilmezdi,
Öğretenlere selam olsun.
Gitti gözyaşı okuluna, aldı diplomasını.
Verenlere selam olsun.


Gülencekte Sabah


Kalk sulu bir pakfur yemişi,
Gülencekte sabah erken olur.
Tasmala hain gogoçu ve giderek hazırlan
Kral Bigutiyle evleneceğin güne.

Saryafoklar

Nehirlerde yüzen saryafoklar,
Helal size zorluk güçlük bilmeyen sarya foklar.
Siklet farkı ölülerini serinletti.
1. döngü akıttı kulaklarından sıcak anastastayı.

Kaçmalı sarfayoklar bitirip kımızı.
Yürek yakan burgule kapıda,
Tüm yumurtalar kenara. 
Anans anans: kumkapıda bir bomba.

Hulusi Ağacı

Oysaki çok kolaydı sevmek, 
Bir basamaktı terlerimizi akıttığımız. 
Sahi sen de haklısın kapıkolu. zordu bazı şeyler de.
Hulusi bey bunu o gün de biliyordu bu gün de.

Bağlanıp ince bir kemerle, yok sayarsin sacmalıkları. 
İçerek selamin aleykum limonatasindan, yiyerek alalahuekber kekinden. 
Sahi sen de haklısın kapı kolu zordu bazı şeyler de.
Hulusi bey bunu o gün de biliyordu bugün de.

Büyük dedem Miyagi

Terliklerini giy hadi büyük dede miyagi, 
Artık yorgunsun şen de şeker toplamaktan.
Hayatın hep de böyle miydi sevgili dedem miyagi, 
bet bet, vuracağım seni büyük dedem miyagi, 
İmzalarsan yaldızlı dilekçemi.

Alef 5

Pudra bahçe: Çalılara takılmış kanatları, çağırır tanıdık bir avcıyı. Canfeste rahat eder kelebeklerim, ya da ben acımasız bir katilim öyle mi ? alef 5.

Alef 4

Islak kayaların altı: Kadife pantolonumda çimen izleri. mermere dizilmiş böcek iskeletleri.. Cinayet mi eğlence mi? Çelişkiye düşemem. Alef 4.

Alef 3

Yaşlı berber: Koltuklarda okunmamış gazeteler, keskin traş sabunu kokusu. Çocukluğum ellerine dolaşıyor. Huzur hiç eskitilebilir mi? Alef 3.

Alef 2

Çelik kapının önü: Ağzı açık şeker poşetleri, sokakta özlediğim bir gürültü. kırmızı yanaklı avcılar bekliyorlar. Halılarım Tanrı gibi kokuyor. Alef 2.

Alef 1

Dondurma saatleri: İğde ağacının altında çocuklar,
eski taş duvarın üstünde oturuyorlar. Yerde pazardan kalma sararmış sandıklar.
Geçmiş satın alınabilir mi ? Alef 1.

Tazıların Yarışı

Tazılar yola çıktı, tavşanı yakalayacaklar mı yoksa tavşan yalnızca koşmaları için uydurulmuş bir yalan mı?


Yalnızayak

Besler eski bir yalanı, inanır ona gülümseyen her tanrıya. Uyumludur ayakları, dolanmaz başkasına. 
Başkası silik bir yazı, okur durur anlamaz. 

Ve boşvererek bunları yürür sokaklarda yalnızayak.

Umursamazlık kalkanıydı, yürürdü sokaklarda yalnızayak. 
Aşındırırdı olasılıkları, geçerdi tatlı bir tesellinin altından. Bulamazdı benzerini ve kahrolarak bununla, 
Yürürdü sokaklarda yalnızayak.


13 Şubat 2016 Cumartesi

Kontemplasyon

Komtemplasyonu açtı gözlerini kısarak.
Omzumdaki seristak kesme şeker kadar sert,
Kapat çok yakar ermişin kaloriferleri.
Yürüme enflasyonun düşer, için bugdaylanir. 

Karıska içliği dar gelir, anlama pogcasi da yoksa.
Herhalde gitmemiş anlama okuluna,
Rastgele pençeleri bu yüzden.
Anlamıştım, anlamıştım, faturayı beline dökmesinden.
Kafası kargalaşmış belli ki.
Komtemplasyonu kapattı gözlerini açarak.
Yürüme çalımlanır sözcüklerin, için neşeli kediler gibi sırıtır.



Babüryanist Babür

Paldiz ekmeden duramaz ,
Köklerini kemirir faloncukların kendini alamaz, 
Baburyanist Babür büyük çiftçi,
Tanrı bile domateslerini ondan alır.

Seçimsiz Sokak

Seçimsiz sokakta bekliyorlardı eşekler,
Eşelemediler şanslarını, korktular tekinsizlikten.
Böylelikle de öldüler seçimsiz sokakta,
Pancar ve buğdayların içinde açlıktan.

12 Şubat 2016 Cuma

Fak Fak Kitabı

Bonibon çobanı Kosinüs Ferit evindeki ferforjelerden kayarken, birden kaymayı bıraktı ve düşünmeye başladı.
Düşündü, düşündü, düşündü... Düşünmekten ferforjeler paslanmış, salı günleri suladığı sardunyalar da büyüyüp adam olmuştu.
Sardunyalardan birini marangozun yanına, diğerini arkadaşı Pırt Hasanın yanına, poğça değirmeninde çalışmaya yollamıştı.
Kendisi Firavun Memetin makarna madenlerinde hiç üşenmeden yıllarca çalışmış ve emekliliğinde de güzel bir ferforje alıp keyfine bakmaktaydı.
Ancak bu uzun gülencekli dönem bitti ve düşünmeye başladı.

Kosinüs Ferit düşünedursun, evinin balkonunda olayları izleyen Selim aniden kılıcını çıkardı ve güvercinlere doğru savırmaya başladı.
Bu duruma pek çatallanan Fak Fak Selimin karesini aldı ve ona tek ayak üstünde durma cezası verdi.

Selim kıraçlaya kıraçlaya son otobüs için koşturuyordu, Fak Fakın omzuna açtığı dübel deliğinden de ince ince kan akıyordu.
Ancak Fak Fakın siniri boşa değildi, Şimdi beni dinleyin dedi yürek falçataları, size benden üç önerme. Şimdi bunlarla beni bir güzel ispatlayın.

1. Yeryüzündeki tüm suburcaklar köfteden yapılmıştır.

2. Fak Fak da köfteden yapılmıştır.

3. Öyleyse 1 ve 2'den Fak Fak suburcaktır.

Doktor modus ponens belli belirsiz ündelendi ve kırmızı bayrağı Fak Fakın üstüne boca etti.
Fak Fak hatasını anladı ve başını eğerek izci selamı verip kaçıverdi hızlıca. (Fak Fak bir sokak köşesinde modus ponensin gitmesini bekler ve daha sonra çiğ köfte mağazalarından birine girer...)

Üstad Dedi ki

Üstad dedi ki: varlığım bir hazırlık olmalı ben yarıda bırakılmış bir şiir olamam, asla!

Üstad dedi ki: gerçekleşiyorum, önceleri fısıldayarak söylediklerimi  şimdi bağırarak söylüyorum.

Sıfırıncı Yasa

Selim tüm kapılar için bir anahtar tasarlayabilir.
Ölümü içinde bir meyvenin çekirdeği gibi taşıyan selim,
Meyvelerinden çekinmez ve asla ve asla,
Ölümle güneşe dik dik bakmaz.

Alef 0

Çocukların şarkısı: zihnimde seyrelen bir şarkıdır duyduğum,
Tüm soluklar iliklenir bu limanda ve tüm yaşlılar ister ölmeyi,
Çocuklar şarkıyı söylediğinde.

Recai Bey

Patırtılı yumurtasını kemiren kanlı fatih, gençliğinde fürlist zemanşeni,
şimdilerde şakşuka tanrıçası, kuarktangaçların kızardı,
Çek ellerini fesüldikerlerimin masum alyuvarlarından!

Sinirlendi Recai Bey, çıkardı ceplerinden 220 lik bir tespih,
sallayıverdi ani bir serpilişle, kara çocuk istiklal marşını söyler.
Beni benim gibilerin sal yatıp karalandığı gün,
gelmesin fasülyelerimden bor aktıran, yürek deviren,
255 bini şapırdatan pis ağız kokusu!

Recai Bey ağzındaki baklavalardan ilmek ilmek söküldü,
Kara yüzlü çocuk gibi farıtışlarından yakalanmıştı.
Siniryatalarda geçen bir ömrü, süplengeçlerden kim kurtarabilir?

Recai Bey, o ki soğuk bir çin akşamı,
balıkların gözünde büyük fış fışçı,
Gel yat dizlerimin kosinüsferidine,
Salamboryadan geçen bir gemi suburacak ellerini.

Sanço Panza

Bir basitlik sarar etrafını sanço panzanın,ölüm kapısını çalınca.
Her yer aynı kokar, aynı görünür her şey.
Yaşamı bir yara gibi sırtında taşımış Sanço Panza açmak istemez yine de.

Kapılar çalınır ve tek bir şey istenir Sanço Panzadan.
Ölmekle çakıl taşı olmak arasında fark mı var?
İkisinde de Sanço Panza yoktur.
Tüm çakıl taşları benzerdir ve Sanço Panza özeldir.

Sanço Panzanın buzu inceldi, Ruhum da zamanla kirlendi.
Sanço Panz kapıyı açsana, çocuklara balon satsana.
Bugün Sanço Panza günü, tüm nehirler ona birikecek, 
tüm sevgililer onda buluşacak, 
bir yağmur yağdı mı altına sığındığı çatı Sanço Panza olacak.


Sanço Panza kapıyı açsana, çocuklara balon satsana.
Dilimi düğümlemesinler, sakın! 
Sanço Panza eriyip giden bir yparak değil, baharın adıdır.
Erinmem şarkısını söylemeye, Sanço Panza unutmadığım bir dua gibidir.
Tüm çiçekler Sanço Panza kokar artık, Sanço Panza her yerde!

Yaşam ne de tanıdıktır Sanço Panzaya, yakasını sıkan bu yabancı da kim?
Ne de çabuk bozulur arası ölümlerin onunla, Sanço Panza da Tanrı olmayı dilemiştir.
Nedir  Sanço Panzanın yapmayı unuttuğu? Neden şimdi eski mobilyalar gibi terkedilmiştir?
Tenefüse giden çocukların yarım bırakılmış sandviçleri gibidir.

Artık vakit geldi, kapılar daha gür çalıyor, 
Sanço Panza ölümden hızlı koşabilir mi?
Kaç Sanço Panza pudra bahçeye kaç, en sevdiğin anıya sığın,
Sen bitmeyecek bir şiirsin.

Sanço Panzayı eyerleyemeyecekler, ben her nefesimde Sanço Panzanın ölümünü azarladıkça
Sanço Panza kapıyı açsana, çocuklara balon satsana.

Her yerimde Sanço Panzanın izler, Sanço Panza her yerime işlemiş.
Bir günah gibi peşimde, nefes alamam Sanço Panza ölürse.
Eğer ölürsen de salı günü ölme Sanço Panza, bir adam o gün kızgındı demesinler.
Dünyaya verilmiş bir sadakasın sen, seni bir muska gibi boynumda taşıyacağım.

Sanço Panza ruhumu besleyen bir vecizedir, savaşı da tarihledir.
Eğer söylenirse son şarkı ve geçmezse adın,
Giderse çocuklar evlerine terli ve derlerse bugün Sanço Panzayı düşünmedim.
İşte o zaman aşağıladığın çakıl taşlarından bile değersiz olacaksın.

Ağlayış ve diş gıcırtıları şimdi ruhuma sızar,
Ölüm ne de çirkin sırıtır Sanço Panzaya.
Bir salı günü azalır olasılıklar, geçer demir raylar üstünden.
Bekliyorlardı yoldaşlar, almak için kalan parçaları Sanço panzadan.
Ancak yanıldılar hep birlikte, ölemezdi Sanço Panza.
Çünkü bir şiirin adıydı artık Sanço Panza.
Sanço Panza kapıyı açsana, çocuklara balon satsana.



Sonsuz Siniryat

Giderken eski kırmızı tramvay, gözlerinde eskimiş demirden örs. Cıva doldu bacaklarına bir adamın yürüyemedi, kemikleriyse saman gibi karıştı rüzgara.

Ferca Guguma


Feb 11



Fazlı otgelden geçerken mantikata
Serizlendi çekti geri bir iki
vak vak diyerek zıpladılar anident.
kıştıydılar, marizli kevincikler.

Olasık mık, kık, şık bir ferca çizerken otgelde
Kırıyağdı silimcaklar önünden çekip yavdılar
Salaştıysa da kaçamadı
Kararmıştı satbular, garaşırken otgelde.


Her şey iyi güzel giderken
zavürledi eski kırmızı rumbalay
sıkarak pamuk gibi dübgeleri
Ekşidi yüzü, kemikleriyse saman.


Kıkını eşeletmeyesin ey şanlı gugu
Ihvarladığını görürsem
Siyah pencereli tin tinden
Süplengeçler salıverilir yündenkten.


Fazlı otgelden geçerken mantikata
Serizlendi çekti geri bir iki
vak vak diyerek zıpladılar anident.
kıştıydılar, marizli kevincikler.

16 nın dönüşü

Ancak basta ozelliksizdi her şey, çimler yeşil, duvarlar beyaz.
16 lık gün geldi sonra. 
Her tarafim olasılık doluyken, koltuk degneklerine deyip elveda, İşte girdim çatallanan yola. 

Eğer günlerden salı değilse

Duydun mu her salı mutluluğunu hesaplayan adamı? 
Ağla bir adam ağla, çürü kendi zindanında.

Ya, ya da






Ya, ya da.
Severim cuma ikindisini, güvercinler yerken yemişlerini.
Huzur koparırlar caddeden. 
Küçülürken bacaklarım, kısalırken pantolonum ve. 
Yine de severim ya ya da. 

En güzel esareti giyerken ve, tarazlıysa da kabülüm. 
En güzel zorunluluğa diyemem ya ya da.